22 Ocak 2011 Cumartesi

Ne Var Sanki

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha AKP iktidarda kalsa,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha seçim olmasa,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha ileri demokrasi denen ama ne olduğu bir türlü anlaşılamayan bu yönetim devam etse,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha AB’ye girmek istiyormuşuz gibi davransak,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha parlamentodaki vekiller, bakanlar ve tüm bürokratlar olduğu yerde kalsa,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha kendilerini bağımsız basın olarak gören bir takım köşe yazarları kim güçlü ise ondan yana tavır koysalar,



Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha yargı bağımsızmış gibi kararlar alsa,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha işçiye, memura ve emekliye yıllık % 3 zam verilse,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha polis her protesto edene biber gazı sıksa ve jopu göstericilerin kafasına kafasına vursa,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha Özel Tüketim Vergisi adı altında devlete haraç vermeye devam etsek,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha adına demokratik açılım, güneydoğu sorunu, veya Kürt sorunu diye adlar taktığımız ülkemizin başlıca sorunu devam etse,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha hapishanelere atılan insanlar mahkeme önüne çıkarılmayı bekleseler,

Ne var sanki, iki yüz üç yüz yıl daha mahkemelere çıkarılan insanlar davalarının sonuçlanmasını F tipi cezaevlerindeki lüks otel odalarında bekleseler,

Ne var sanki,

Ne var sanki,

Ne var sanki,

Bu iki yüz üç yüz yıl muhabbeti de nereden çıktı diyenleriniz çıkabilir.

Allianoi diye bir antik bulunuyor ve sanki kedi pisliği bulunmuş gibi hemen üstü toprak ile örtülüyor, bu ortaya çıkınca da bu ülkenin Çevre Bakanı Veysel Eroğlu, “ Şimdiye kadar bulunamamış ne var sanki iki yüz üç yüz daha toprak altında kalsa ne olur” diye bir açıklama yapıyor.

Ve bunu her fırsatta su mühendisi olduğunu ayrıca doğa aşığı ve tarihi eserlere çok önem verdiğini söyleyen bir kişi söylüyor. Hadi doğa ve tarihi eserler aşıklığını bir kenara bırakalım bir ülkenin Çevre Bakanı söylüyor bunu.

Aman bize ne değil mi, elbette devlet büyüklerinin bizlerden daha iyi bildikleri bir şey vardır.

Ne var sanki, kafamıza taktığımız şeye bakın ya.

Ne var sanki,

Sahiden bu ülke ne iş ya.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Herkes Kendi Cezasını Kendisi Versin

Ülkemizde yargı sistemi ve ceza kanunları artık öyle bir aşamaya geldi ki, insanın içinden bir suç işlemesi geliyor.

Çünkü suç işliyorsun ve halkımızın deyimi ile o suç, suçu işleyenin yanına kar olarak kalıyor. Adeta ödüllendiriliyor.

Bir sapık düşünün gözüne kestirdiği çocuk sayılabilecek bir kızı kıstırıp tecavüz ediyor. Kız korkudan hiç kimseye bir şey diyemiyor. Bunu fırsat bilen sapık kıza üç yıl boyunca zaman zaman tecavüz ediyor.

Canına tak eden kız bütün cesaretini topluyor ve polise, savcıya suç duyurusunda bulunuyor. Sapık gözaltına alınıyor ve hapishaneye atılıyor.

Ama ne yazık ki, ilk duruşma olan iki ay sonra serbest kalıyor. Serbest kalmasının sebebi artık hakimin takdirine mi yoksa kanunlardaki anlaşılmaz maddelere mi göre veriliyor onu hala anlamış değilim.

Her şey burada bitmiyor.



Serbest kalan sapığın yaptığı ilk iş hemen yıllarca tecavüz ettiği kızı bulmak oluyor ve aynı tacizlerine ve tecavüzlerine arkasına aldığı kanunların sayesinde de her şeye kaldığı yerden devam etmek için yola koyuluyor.

Genç kız yine aynı şeylere maruz kalmamak için evdeki av tüfeğini alıyor, önce sapığı yaraladıktan sonra tüfek ile defalarca kafasına vurarak sapığı kendince cezalandırıyor.

(Bana sorarsanız bunu çoktan hak etmişti)

Tabii her şey burada da bitmiyor. Kendini koruması için devletin kanunlarına sığınan bir kızı ne yazık ki koruyamayan yaşadığı ülkenin kanunları. Şimdi genç kızı planlı adam öldürmekten en ağır cezaya çarptırmak için yargılıyor.

Sanırım ağır bir ceza verildiği zaman bu genç kıza ülke de adalet en iyi bir şekilde dağıtılmış olacak.

Çocuk yaşta sayılabilecek bir kız devletin kanunlarına mağdur olarak sığınacak, ama onu korumak yerine ona her türlü sapıklığı yapan kişiyi iki ayda serbest bırak sonra da mağduru zalim olarak yargılayıp kanunun vicdanını sağlamaya çalış.

Kimbilir belki de sapığı mahkemedeki iyi halinden serbest bırakmışlardır. Hani 10 kişiyi öldürüyorsun ve mahkemeye takım elbise ve kravat takıp geliyorsun iyi halden dolayı almış olduğun cezanın yarısını indiriyorlar ya. O hesap.

Madem bu ülkede suç işleyenlere ödül verilir hale gelindi. Bırakın herkes kendi kanununu yapıp kendi cezasını versin.

Vatandaş kendi okulunu, camisini, yolunu, hastanesini yapıyor da kendi kanununu yapıp kendi cezasını neden vermesin.

Adaleti sağlayamadığın yerde, yaptığın kanunlar ve verdiğin cezalar her zaman mağdurlara uygulanır.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Topuklu Ayakkabılı "Hanımefendiler"

Hey benim aslan sosyal demokrat Şişli Belediye Başkanım.

Kuracağım kuracağım dedin partini de kurmadın, gündemden böylece düşmüş oldun.

Düşündün taşındın sanırım biraz da kaşınmış olacaksın ki, Şişliye çok büyük bir hizmet yaparak tekrar gündeme gelmeye başladın. Baksana gazeteler ve televizyonlar senin yapmış olduğun o müthiş “hizmetten” bahsediyorlar.

Gazeteciler ve televizyonlar o sokağa gidip insanlar ile röportaj yapıp sokağı yanındaki iş adamlarıyla açmanı görüntülüyorlar.

Çok yakın bir zaman da kaldırımları parke taşları ile döşenen bir caddeyi sözüm ona bazı “hanımefendiler” topluklu ayakkabı ile rahat dolaşamadıkları için bilmem kaç milyon lira para harcanarak en az 50X50 granit taşlar ile döşenmiş. Ve bazı yerlere de kırmızı halılar döşenmiş. Hatta arabaların geçtiği caddeye bile kırmızı halı serilmiş.



Hani senin yaptığını deli bile yapmaz diye bir tekerleme vardır. İşte bu “hizmet” bana bu tekerlemeyi hatırlatıyor. (Bana her şey seni hatırlatıyor gibi oldu)

O caddenin sağından ve solundan biraz yol alsanız Şişli ilçesinin sınırları içinde kalan gecekondu mahalleri vardır.

Şu kış gününde yakacak odun ve kömür bulamazken, açlıktan günde bir defa yemek yerlerken. Sen kalkacaksın bazı “hanımefendilerin” topuklu ayakkabılarının topukları parke taşlarının ara bölmesine denk geldiğinden dolayı rahat yürüyemiyorlar diyeceksin ve Osmanlı padişahlarının bile yapmayacağı bir savurganlıkla 2011 yılının en büyük sosyal adaletini dağıtan sosyal demokrat olduğunu söyleyeceksin.

Tabi burada araştırılması gereken çok şey var. Bu cadde kime restore edildi. Restore diyorum çünkü bunun adı budur. Yoksa cadde tamiratı veya yapımı falan değildir.

Bu granit taşları kim imal ediyor. İthal ise kim ithal ediyor gibi bir sürü soru üretebiliriz.

Bir gazetenin köşe yazarı yazdığı yazılarının sonuna “Biz ne zaman adam oluruz” diye sorardı ve sonra da kendince her gün bir cevap yazardı.

Biz ancak öldüğümüz zaman adam oluruz. Gerçi ölmek bile adam işi ya neyse.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Bir Dolar Bile Fazla

Hükümetin bir bakanı, sanırım ekonomiden sorumlu olan bakanı “Türkiye’de günlük 1 doların altında yaşayan insan kalmadı” dedi.

Dolar bugün itibariyle 1,5665 Türk Lirası. Yani ülkemizde yaşayan insanlar en an bir gününü 1 lira 50 kuruşa geçiriyorlar.

Bu da demek oluyor ki Türkiye’de bir ayda yaklaşık 45 Türk lirasına tüm ihtiyaçlarınızı karşılar ve köşeye bir miktar zor durumlarda kaldığınız zaman harcayabileceğiniz paranızı bile biriktirebilirsiniz.

Bakan bu lafı şaka olsun diye mi söyledi diye bir an tereddütte kaldım. Ama sonra bir baktım ki, ülkenin sayılı gazetelerinden birinin ekonomi sayfasında kocaman yer ayrılmış ve bakan ciddi ciddi bu lafı söylüyordu.



Acaba dedim sonradan insanlar bir günlük ve aylık tüm masraflarını yaptıktan sonra ayrıca günlük 1 dolar harcama lüksünü mü gösteriyorlar diye düşündüm.

Ama yok haberden böyle bir anlamda çıkmıyordu. Ekonominin düzlüğe çıktığından ve 1 doların insan üzerindeki refah seviyesinden bahsediliyordu.

İşine iki araçla gidenin 2,5 lira yol parası verdiği,

Bir simitin 1 lira olduğu,

Bir ekmeğin 1 lira olduğu,

Aylık doğalgaz faturasının kışın ortalama 300 lira geldiği,

Elektrik ve su faturasının üç kişilik aileye en az 45-50 lira geldiği,

En düşük kiranın 600-700 lira olduğu,

Bir ülkede günlük 1 dolara yaşamayı zenginlik olarak gösterebilen bir başka ülke yöneticileri var mıdır bilemiyorum.

Eğer bir insan yaklaşık 45 liraya bir ay tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa neden memura ve işçiye zam yapıyorsunuz İMF doğru söylüyor Türkiye’de memurlar ve işçiler çok fazla maaş alıyor, günlük bir dolara endeksleyin ve döviz kuruna göre her ay maaş alsınlar.

Verin aylık 30 dolar bozdurup bozdurup harcasınlar.

Milletvekilleri  ayda  10.500 lira maaş ve iki yılını dolduran vekilde 5000 lira emekli maaşı alıyorlar, yani toplam 15.500 lira maaş alıyorlar. Şimdi bunu dolara çevirelim ve 30’a bölelim vekillerin bir günlüğü kaç dolara geliyor.

Benim matematiğim çok kötü eğer merak ediyorsanız gerisini siz hesaplayıverin artık.