13 Aralık 2010 Pazartesi

Bu İşte Bir Yanlışlık Var

Ahmet Kaya söylemiş olduğu sözlerinde ki gibi düşünmeyen bir insandı. Yani sözleri başka yaptıkları başka olan bir düşünce tarzı vardı.

Mesela linç edilmek istenen o gecede ki söylemiş olduğu “ben Kürtçe bir şarkı yapıp, klip çekmek istiyorum” demesi bana göre tam bir şov amaçlı yapılan açıklamaydı.

Böyle bir niyetin var ise Kürtçe şarkını yapıp klibini de çeker televizyonlara gönderirdin ve yayınlayan yayınlardı. O sözü söylemeden öncesine yani yıllar gerisine baktığımız zaman zaten bu ülkede Kürtçe şarkı yapan yapıyordu ve klip çeken çekiyordu. En basitinden son zamanlarda devletin bile sahip çıkmaya çalıştığı Şiwan Perver ve Ciwan Haco adlı kişiler çıkarmış oldukları Cd ve kasetler sadece Kürtçe şarkılardan oluşur. Gerek yurt dışında gerekse de ülkemiz sınırları içinde her dükkandan Zeki Müren kasedi alır gibi alıp dinleyebilme şansı her zaman vardı. Sanki ilk defa bir Kürtçe şarkı yapılıp birde klip çekilecek havasına sokulmak istenmesi çok büyük bir hataydı.



Bu hatanın üstüne bir de milliyetçilik yapan yeni yetme pop şarkıcıları çıkınca gereksiz ve son derece ırkçı bir yaklaşımla uygulanmaya çalışılan linç edilme ortamı doğdu. Ahmet Kaya’ya saldıran yeni yetme pop şarkıcılarının derdi Kürtçe şarkı falan değildi, onların bütün öfkesi Kürtlere karşı idi ve böylesi bir şans da ayaklarına kadar geldi ve adeta kudurmuş gibi sırf Kürt olduğu için Ahmet Kaya saldırma eylemine geçtiler. Yoksa  Kürtçe şarkı yapılması hiç birinin umurunda bile değildi.

Askere gitmemek için kendilerini yurt dışında öğrenci ve işçi gibi gösterip bedelli askerlikten faydalanmak isteyen bir zihniyetin zaten Kürtçe şarkıların yapılmasının umurunda bile olacağını hiç sanmıyorum. Onların derdi sadece kendi suçluluklarını böylesi milliyetçi ve ırkçı bir takım davranışlar ile ne kadar ülkesini seven birileriymiş gibi göstermekten başka hiçbir dertleri yoktu.

Ahmet Kaya ilk sesini duyurmaya başladığında henüz 12 Eylül Cuntasından yeni kurtulmuştu ülke. Ama ülkenin üzerine bir karabulut gibi çöken korku ve sindirme politikası hala egemenliğini koruyordu. Bir şeyler bekleyen devrimci kamuoyu Ahmet Kaya’nın söylediği şarkılara ve verdiği konserlerde söylediği bir takım sözlere hemen sarıldı. Sarılmasının sebebi her ne kadar yapılan beste arabesk denen müziğe yakın olsa
da o bestelere hakim olan sözler ilerici, demokrat hatta devrimci olarak adlandırabileceğimiz bu ülkenin şairlerinin şiirleriydi. Onun içindir ki, bu şarkılar devrimci kamuoyunun sempatisini kazandı ve sahiplenildi.

Bundan dolayı da Ahmet Kaya artık konser izni alamıyor veya söylediği şarkılar ve alabildiği izinler doğrultusunda vermiş olduğu konserlerde söylediği sözlere hemen dava açılıyordu. Dava açıldıkça da Ahmet Kaya sahiplenilmenin etkisi ile daha bir popülaritesini arttırıyordu. Gel zaman git zaman şöhretin ve paranın da getirmiş olduğu rahatlıkdan dolayı artık Ahmet Kaya şarkılarındaki sözler ve konserlerinde ki söylemiş olduğu sözler gibi yaşamamaya başladı. Devrimci lügattaki gibi artık Ahmet Kaya burjuvalaşmaya başlamıştı. Burjuvalaşmanın bir yaşamı olan lümpence yaşam sürmeye başladı. Bu yüzden Ahmet Kaya devrimci kamuoyundan ve halktan kopmaya başladı. Devrimci kamuoyu da sahiplenmeyi bıraktı.



Artık Ahmet Kaya önü alınamaz bir yükselişe geçmişti. Öyle ki televizyonlar kendi kanallarında program yapsın diye teklif üstüne teklif götürmeye başladılar. Ve nihayet bir kanalı seçti ve “Ahmet Abinin Vapuru” isminde bir program yapmaya başladı. İşte bu programda Ahmet Kaya’nın bence devrimci kamuoyundan tamamen kopmasının nedeni oldu. Çünkü programa ülkücü mafya diye adlandırılan Nihat Akgün’ü davet etti ve “Ağam, paşam sen olmasan biz ne yaparız” gibi methiyeler dizdi. Yani Ahmet Kaya baştan da söylediğim gibi söylemleriyle pratiğinin uzaktan yakından hiçbir zaman bağlantısı yoktu.

O saldırı gecesinden sonra da devam eden bir davası yüzünden kısa bir ceza aldı. Cezaevinde bir yıla yakın bir zaman yatmamak için kim akıl verdiyse yurt dışına çıktı. Yurt dışında da bir yaşam sürdürmek için bir yerlere sığınmak zorunda kaldı. O malum yerlere sığınması da kendisini bitirici altın vuruş oldu.

Tüm bu yanlışlara rağmen Ahmet Kaya’nın ölümü elbette böyle olmamalıydı. Ahmet Kaya’dan daha eksi puanda olanlar bu ülkede kahraman olarak yaşamlarına devam ederlerken, yurtdışında bir yerlerde yalnız bir şekilde ölmesi elbette üzücü.

Ama Ahmet Kaya’nın ölümünün 10. yılı peki böyle mi kutlanmalıydı.

Hem bir gece tertip edeceksiniz, kendini ilerici, demokrat hatta devrimci olarak göreceksiniz, sonrada halktan uzak bir şekilde elit olarak kendi kendinize bir anma toplantısı yapacaksınız. Ayrıca Ahmet Kaya bir şarkısında “yurt dışına çıktığımdan beri bana bir selamı bile esirgeyenler dediği ve sitem ettiği insanların” katıldığı bir anma günü yapıldı. Ve üstelik Ahmet Kaya’nın ismini bile davet edildiğinde duyan devlet erkanını da davet etmek de ihmal edilmedi.

Evet bu işte bir yanlışlık var. Ahmet Kaya’nın anma gününü kendi gibi düşünmeyen bir sürü insan destekliyorsa ve ölümü için üzüldüğünü belirtip bu da yetmiyormuş gibi ülke için çok acı bir kayıp olduğunu söylüyorsa. Bu işte bir yanlışlık vardır.

Ya Ahmet Kaya kamuoyunda söylendiği gibi bir kişi değil ya da Ahmet Kaya’yı öven Ahmet gibi düşünmeyen insanlarda bir sorun var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder